KAHVE

Türkçe’de bir renge onun adı verilmiştir. Kahve gerçekten de bu rengi layığı ile temsil eder. Onun en az rengi kadar şöhretli olan bir yanı daha vardır. Kokusu!..

İnsan duygusal bir canlıdır derken diğer canlılar değildir manası çıkmamalı. Her canlı duygusaldır, hayvanlarda da bitkilerde de duygulardan bahsetmek mümkün! Duygular söz konusu olduğunda, en çeşitlisine sahip olması ve çeşitlerinin de kendi içinde derecelendirme farklılıkları barındırması ile insan özel bir yerde bulunur. Hal böyle olunca çoğu zaman duygular ile maddi varlıklar arasında bir bağ oluşturulabiliyor. Bu bağ özellikle, kendisine ait yoğun kokusu ve tadı olan bir yiyecek ve içecekle kolaylıkla kurulabiliyor. Kahve böyle bir bağın kurulmasında başı çeken bir içecektir. Bizim toplumumuzda çay da elbette aynı ehemmiyette fakat kahvenin kullanımının mazisi çok daha gerilere uzanıyor.

Kahve kokusunu, içinde bulunan trigonellin alkoloidi ve klorojenik asit verir. Bu iki madde kahveye acımsı ve buruk bir tat verirler. Mutlu ve mutsuz anlarımıza, bir yiyecek yahut bir koku eşlik etmişse, hayatımız boyunca o yiyecekle veya kokuyla birlikte, aynı duyguları bilinçaltı yaşıyoruz. Bu sebeple kahveye kırk yıl hatır biçilmiş olmalı ve bu sebeple sofralarda sorunlardan bahsedilmez. Sofra adabımızda;  tüm aile birlikte, hoşsohbet ve hoşgörünün hakim olduğu bir atmosfer yaratmak esastır.

Geçenlerde, kahve aldığım yere oradan aldığım bu kahvenin kokusunun diğer yerlerden aldığımdan başka olduğunu, kokunun daha yoğun olduğunu ve nedenini sorduğumda öğrendim ki bunun nedeni çeşidiymiş. Benim tercih ettiğim kahve arabica türüymüş. Bir de robusta çeşidi varmış. Arabica robustaya göre daha kaliteli kahve olarak değerlendiriliyor. Arabica daha yumuşak içimli, aroması daha yoğun, kahve acılığı daha az olan bir kahve. Ayrıca kafeini de daha az. Çok kahve kullanan birisi değilim ama sabahları bir fincan kahve benim için, güne iyi bir başlangıç yapmak için yeterli bir sebep olabiliyor. Anlaşılan o ki sade benim için geçerli değil bu durum. Onun hakkında yapılan şarkıların çokluğu, pek çok insan için aynı durum geçerli demek ki dedirtiyor. Üstelik sadece bizim ülkemizde de değil, her ülkede kahve şarkıları fazla fazla yapılmış olmasına rağmen diğer içecekler için yapılmamış olması manidar değil mi? Bu şarkıların yapılış sebeplerinden biriside, kokusunun hoşa gidişinin yanında, onu vücudumuza aldıktan sonra kendimizi daha iyi hissetmemiz olsa gerek. Kahve dinçlik verir. Kendini dinç hissedebilmek moralimizi yükseltir, yüksek moral hayata pozitif bakmanızı sağlar. Böylece kahve, çevremize karşı daha anlayışlı ve hoşgörülü olabilmeyi getiren bir içecek olur.

Kahve vücudumuza ilk önce kokusu ile giriyor. Kahvenin sadece kokusu bile insanda bir rahatlama duygusu oluşturuyor. Kahve gibi güzel kokular hafızayı kuvvetlendiriyormuş! Kahve deyince akla hemencecik içinde bulunan kafein kimyasalı geliyor. Bitki bu maddeyi kendisine sarlaşan böcekleri öldürmek için yapıyor. Kafein kahvenin adı ile müsemma bir bileşik olsa da başka içeceklerde de bulunan bir maddedir. Çay, kola, kakaoda da önemli oranda kafein vardır. Kafein içeriği en yüksek olan kahve espresso çeşidi oluyor. Daha sonra sıralamada filtre kahve ve Türk kahvesi geliyor. Filtre kahve ile Türk kahvesi hemen hemen aynı oranda kafein içerirken Türk kahvesi daha fazla antioksidan maddeler ihtiva etmesiyle filtre kahveye fark atıp solluyor. Granül kahvelerde örneğin gold kahvede kafein daha az; ne var ki bu tip kahvelerde kahvenin suda çözünürlüğünü sağlayabilmek için yapılan işlemlerle, birçok zararlı madde kahveye ilave edilmiş oluyor. Bir de latte kahveler var. Bunlar bir nevi bildiğimiz sütlü kahve ancak latteleri espresso kahve olarak düşünmek gerekir. Kafein oranları, espresso kahveden süt içermesi nedeni ile, biraz daha az olsa da, diğer çeşitlerle mukayese edildiğinde, oldukça fazladır. İnsanda günlük kafein alımının en fazla 300 mg olması tavsiye ediliyor. Kafeinin vücudumuzda yarılanma süresi altı saat kadar. Tam olarak vücuttan uzaklaştırılması on saati bulabiliyor. Bu sebeple uykumuzu etkilememesi amaçlandığında son kahveyi öğleden sonra 2’de içmemiz gerekiyor. Günde iki fincan Türk kahvesi içmek yeterlidir, üç fincanı ise geçmemek gerekir.

Kafein beyinde uyku hali oluşturan nörotransmitter adenozini inhibe eder. Böylece uyanıklık ve zihinsel performansı artırır. Bilişsel fonksiyonlarda intikal süresini kısaltır. Kafein zihinsel performans gibi, fiziksel performansı da artırır. Bu etkisini vücudun enerji üretimini artırarak yapar. Vücutta yağ yıkımını artırır. Böylelikle bir miktar zayıflamaya da yardımcı olmuş olur. Zihinsel ve fiziksel dinçlik verir. Yorgunluğu alır. Kendini iyi hissetme hali oluşur fakat kafein oranı yükselirse işler karışmaya başlar; sinirlilik, huzursuzluk, çarpıntı, aritmi, uykusuzluk yapabilir. Aşırıya kaçmadan tüketilen kahve inflamasyonu önler. İnflamasyonun önlenmesinin sağlığımıza birçok olumlu etkisi vardır. Bunlardan birisi de kalp damar sistemi üzerine olan olumlu etkisidir, ayrıca hafızayı da kuvvetlendirir.

Kafein yanında kahvede bulunan polifenolik antioksidanlar kahvenin son yıllardaki önemini artırdı. Polifenolik bileşikler antioksidan maddelerdir. Antioksidanlarınsa vücutta faydasının olmadığı yer yoktur denebilir. Özellikle de kanser önleyici olmaları bizi çok ilgilendirir. Yeni yapılan araştırmalarda sütlü kahve kullanımında, bu polifenollerden daha iyi yaralandığımız ortaya çıktı. Tüm bunlar nazarı dikkate alındığında, günde bir fincan kahve içmeyi alışkanlık edinmenin, iyi olacağı sonucunu çıkarabiliriz. Elbette hamileler ve çocukları hariç tutuyorum. Çocuklar kahve içip kararmasın değil mi?! Kahveyle ilgi birkaç şiir yazdım, birisini buraya  ilave etmek  iyi olabilirdi, bende  ettim .

Sevgilerimle…

KAHVE

Sabah olmuş,

Kalktım.

Kalkmadan önce,

Biraz tembellikte yaptım,

Döndüm öyle, bir sağa bir sola,

Sonra kalk dedim kendime,

Kahveni yap.

Yok yok hayır,

Yanlış oldu,

Kahveni değil,

Kahvemizi yap!

Bundan böyle.

İki kişilik yapıyorum onu.

Yeni cezve aldım,

Kahveye özel,

Bakırdan içi kalaylı,

En miniğinden.

En küçüğü de olsa

iki fincan kahveyi,

Alıyor içine.

Senin sevdiğin gibi yapıyorum,

Latte formunda.

Şeker tercihini bilmediğim için,

Bunda benim istediğim oluyor,

Tek şekerli.

Koydum fincanlara.

Kahvemiz hazır.

Salona getirdim.

Sehpanın üstünde,

Duruyorlar karşılıklı.

Işınlan gel buraya diyeceğim ama,

Diyemem elbet.

Olsun,

Kahven karşımdaysa,

Sen de buradasın demektir.

Yan odadan gelirsin az sonra.

Bir sohbete dalarız seninle

Sabah sohbeti

Kısacık,

Bir kahve içimi süresince.

Konu sıkıntımız yok,

İsimler, renkler, sayılar

Çiçekler, böcekler

Dağlar, taşlar, nehirler, göller, denizler,

Hatta yıldızlar, gezegenler,

Sonra da kuşlar,

En çok da kuşlar!..

Gelince sen buraya,

Oturunca karşıma,

Hep yaptığımı,

Yine yapacağım.

Gözlerine kilitlenip,

Gireceğim içine

O gözler!

Varlığımın yurdu gözler!

Ama bir şey daha söyleyeceğim,

Kuşlara sıra gelmesin, olur mu?

Hiç gelmesin!

Güner Erbay

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Güner Erbay - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Açıksöz Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Açıksöz Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Açıksöz Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Açıksöz Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.



Kastamonu Markaları

Açıksöz Gazetesi, Kastamonu ile özdeşleşen markaları ağırlıyor.

+90 (532) 012 37 98
Reklam bilgi